pen36 header icon36

Wednesday, 16. March 2005

DE GÜLÜM

de gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim
istanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. Hepsi, darmadağın!

üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!

de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir
sevgi, bitmiştir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!

göreceksin gülüm! Bekle!
hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alışacak..
göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki
işte o vakit bana-doğrudur!-
şair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!

bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kapli kitaplardan çıkartılacak..
göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!

artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!

k.isk...

tanrı, adva ve şeytan...(3)

Tanrı okumayı bitirdi, "karga meselesini biraz abartmış, ama olay üç aşağı beş yukarı böyleydi" diyerek kağıdı arşive doğru fırlattı. Adva hırsla konuştu: "kendi beceriksizliğinin suçunu şimdi bize mi yüklemeye çalışıyorsun!"
"Neyseniz osunuz" dedi Tanrı.
Adva sakin olmaya çalışarak ama tam da başaramayarak sordu: "Ya özgürlük, eşitlik, kardeşlik? Bunlara ne dersin?"
Şeytan bu sözleri duyunca öyle eğlendi ki, toynaklarının çınlaması dinsin diye bir süre bekledi Tanrı. Sonra alayla sordu: "Ne, ne, ne, nerde, nerde, nerde?"
Adva sesine inandırıcı bir ton vermeye çalışarak: "Bunların üzerinde çalışıyoruz" diye cevapladı.
Tanrı ağır ağır yürüdü ve yerine oturdu.
"Sizi tanıyorum" diye söze başladı.
"Siz tembel yaratıklarımsınız." Gözlüklerinin üzerinden Adva’yı süzerek devam etti: "Bu huyunuz benden geçmiş olmalı. Her varlık gibi, mümkün olan en az enerji ile varolmayı istersiniz. Boyun eğme kolayınıza gelir. Ne zaman ki, varlığınızı sürdürmek için gereken enerji dayanılmaz boyutlara ulaşır ve durumu değiştirmek için gerekenden daha fazla hale gelir, o zaman başkaldırırsınız. Sonra? Kendinize yeni yöneticiler bulursunuz alelacele. Kim uğraşacak o kadar çok fikirle? Düşünmek en yorucu iş sizin için. Birileri düşünsün ve ne yapacağınızı söylesin, hatta yaptırsın. Yeni bir boyuneğme yeni bir enerji tasarrufu
." Adva huzursuzca yerinde kıpırdanıp tam itiraz edecekti ki, Tanrı eliyle onları susturdu ve devam etti: "Eşitlikten anladığınız ise aynılaşmadır. Yoksa, eşitlik yani her birinizin, biraradalığınıza değiştirici etki özgürlüğünde eşitlenmesi sizi yorar. Pikniğe gittiğinizde bile, mangalı nereye kuracağınıza karar verene kadar yorulursunuz, keyfiniz kaçar. Ha bir de kardeşlik vardı di mi… Babil kulesi vak’ası ile o meselede birlikte epey yol katetmiştik sanırım" dedi ve acı acı güldü. "Arşivde uzun bir kardeşlik uygulamaları dökümü olacaktı; Habil ve Kabil ile başlayan uzun bir liste." diyerek tam yerinden doğrulacaktı ki, başları öne eğik Adva onu durdurdu: "Tamam gerek yok, aynı liste bizde de var"
Tam bu sırada Şeytan söze girdi: "Son projemizi henüz tamamlayamadık, o ne olacak?"
"Neymiş o?" diye sordu Tanrı.
"Küreselleşme" diye yanıtladı Şeytan; ve heyecanla projeyi anlatmaya koyuldu: "Şimdi bakın… bunlar (eliyle Adva’yı işaret ederek) dünya üzerinde devlet devlet, ülke ülke ayrılmış durumda ya… Diyorum ki, neden bütün bu devletler birbirlerine rakip gibi davranacakları yerde, bir organizma gibi entegre olmasınlar? Baş, gövde ve bacaklar? Tıpkı dünyanın tümünü kaplayan dev bir yaratık gibi. Her devlet bu yaratığın bir uzvu, bir hücresi gibi olsa? Böylece tüm organizma bir beyinle yönetilebilir ve..."
Tanrı Şeytan’ın sözünü kesti: "Marry Shelley kulumun Dr. Frankenstein kitabındaki yaratık gibi mi?" Şeytan durakladı, Tanrı sordu: "Sonu nasıldı o kitabın?" Adva ve Şeytan susmayı tercih ettiler, Tanrı arşivine bakmaya üşendi.
Uzun bir suskunluk oldu. Kimsenin içinden konuşmak gelmedi.
Neden sonra, Şeytan da yanlarına geldi; biraz yana kayıp ona da yer açtılar, oturdu. Hep birlikte "Neysek oyuz" diye içgeçirdiler. Bir süre sonra Tanrı "yeni bir big bang için mecalim var mı?" diye düşünmeye koyuldu; Adva ve Şeytan ise küreselleşme projesi üzerine tatlı tatlı sohbete koyuldular. O gün kimse, yok olmaktan ve yok etmekten bir daha bahis açmadı.
(bitti)

(s.cuha)

Selçuk Erdem - Huriler

Tuesday, 15. March 2005

Çinli filozof Chang Ying Yue'dan;

"Her kim gün boyunca bir arı kadar aktif, bir boğa kadar güçlü, bir at kadar çalışkan olduğu halde, akşam olunca, bir köpek kadar bitkin ise bir veterinere görünmelidir.

Çünkü, bir eşek olması, kuvvetle muhtemeldir!"

...

KÖTÜ bir alışkanlıkla her sene bugünlerde Atatürk'ün çıkageldiğini´düşünürüm. İşte yine atının üzerinde, başında kalpağı, arkasında İsmet Paşa ve devrim arkadaşları ile gözüktü.

Türkiye'yi yönetenler ters yöne doğru kaçtılarsa da, kaçmanın yararı olmayacağını düşünüp,
geniş bir daire çizerek karşılama yerinde sıraya girdiler ve hep bir ağızdan 'Hoşgelişler ola, Mustafa Kemal Paşa' yı söylemeye başladılar.

Mustafa Kemal, İsmet Paşa'nın kulağına eğilerek:

'Sanki bir kabahatleri varmış gibi geldi bana İsmet' dedi.

İsmet Paşa 'İmtihan mahiyetinde Cumhuriyet'i soralım bakalım duruyor mu?' önerisinde bulundu ve Atatürk sordu:

'Cumhuriyet durmakta mıdır?..'

'.........!'

Gazi, aradan kafası gözükene işaret ederek:

'Sen okuldan kaçtın da terzi yanında çalışıp, akşamları tango dersine mi gitmektesin...'

'Hayır Atam ben Ali Babacan, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı...'

'Söyle bakalım Cumhuriyet durmakta mıdır?..'

'Şükürler olsun Atam... IMF ile ekonomiyi istikrarla yürütüp, AB
şartları dahilinde kanunlar yapılmış olup, ABD stratejisi kapsamında dış politika ile ileri bir seviyeye....'

'........!'

Gazi en önde durana dönerek:

'Sen kimsin, Samanpazarı esnafından mı?...'

'Ben Unakıtan'ım Atam...'

'Değirmenci mi?..'

'Hayır Atam Maliye Bakanı Kemal Unakıtan... Allah'ın izni ile Türk Lirası'ndan altı sıfır atacağız, bunun çalışmaları tamamlanmış olup...'

Gazi, İsmet Paşa'ya dönerek:

'Altı sıfır attıktan sonra da yine paraları kalacak demek ki...'

Gazi, kabineyi boy sırasına tersten koymuş, böylece en arkaya düşmüş Başbakan'ı zar-zor bularak:

'Cumhuriyet'in durumu nasıldır Başvekil?...'

'Şükürler olsun enflasyon tek haneye düşmüş, hamdolsun ki faizler inmiş, Allah'ın izni Peygamber'in kavliyle duble otoyollara başlanmış, cemil cümle ermiş zatların yüzü hürmetine
istikrar sağlanmış, el lezine el kavmin el fusuretel dünya, minel
mevtin kabrül alemin.....'

Gazi yanındaki arkadaşlarına:

'Başvekil sanki ilahiyattan mı ne?..'

'İmam...'

Sonra İsmet Paşa'ya dönerek:

'Bizim Cumhuriyet'in bir tek ortasındaki 'hu'su kalmış İsmet, gidelim buralardan...'

Tapınakçılar

Tapınakçılar, temel olarak Kabala*
(*Kabala, genel olarak Yahudi mistisizmini temsil eden bir kavramdır ve dilden dile aktarılan gizli geleneği anlatmak için kullanılır. Kabala üstadları çeşitli meditasyon, büyü, muska yöntemlerini kullanarak şeytani güçlerle ilişki kurmayı ve onları yönetmeyi amaçlarlar.) mistisizminin etkisi altına girdiler.
Doğa güçlerini kontrol altına almanın yöntemi olduğuna inandıkları Kabala, şövalyelerin aşina oldukları büyüler, tılsımlar, gizemler, semboller ve bunların nasıl kullanılacağı konusunda bilgiler içermekteydi. bu dönemde büyü, simya, astroloji gibi konular hiç şüphe edilmeden kabul görmüştür.
Tapınakçılar, Kabala ilmini doğrudan Kabalacılardan öğrenmişlerdir.
Şövalyelerin Kabala'yla bu kadar yakından ilgilenmelerinin sebebi aslında çok açıktı: İstedikleri maddi gücü elde etmek için, doğaüstü yöntemlerden yardım almaları gerektiğine inanıyorlardı.
Masonluğun en tanınmış isimlerinden biri olan Albert Pike, Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) adlı kitabında, Tapınakçıların amacını şöyle açıklar:
Tapınakçılar günümüz satanistlerinkine benzer şeytani bir telkinin etkisi altındadırlar.
"... Tapınakçılar, en baştan beri Roma'nın (Papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydı. Amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak Kabalistik dogmayı yerleştirmekti."

(bir yazıdan alıntı yapılmıştır)
(tc'de bir kabala muhabbetidir gidiyor....)

tanrı, adva ve şeytan...(2)

. . . . .
Bu soruların şiddetinden öne arkaya sallandı Şeytan. "Ne bileyim ben… Böyle birileri ile tanıştırılmışlığım yok. Ben sadece bir olasılıktan bahsettim" diye savundu kendini. "Hem zaten mutlak iyilik yokolunca.." sözün burasında tanrıya bakarak bıyık altından güldü, "mutlak kötülük, yani ben de yok olmayacak mıyım sanıyorsunuz.." İçini çekti.
Adva umutsuzlukla birbirine baktı; sonra ani bir kararla ayağa kalktı, gidip Tanrı’nın yanına oturdu; hatta iki kişi olduğu için Tanrı biraz yer açmak zorunda bile kaldı.
"Konuşmalıyız" dedi Adva. "Nedir bu saçmalık? Toparla kendini biraz. Anlat bize. Sorun nedir?" Bunları söylerken ellerini dostça Tanrı’nın omuzlarına koydu, gözlerinin içine sıcaklıkla baktı. Bu sahneyi şaşkınlıkla seyreden Şeytan, kendini tutamayıp gülmeye başladı. Adva hışımla Şeytan’a dönerek: "Senin yüzünden olmalı… Biz aslında iyi varlıklarız, sana uyduk kendi doğamızdan uzaklaştık, Babamızı küstürdük pis Şeytan" diye hırladılar. Şeytan daha çok gülmeye başladı.
"Hadi ordan salaklar" diye mırıldandı Tanrı. "Siz neyseniz osunuz. Kim soktu aklınıza aslında iyi olduğunuzu?"
Adva itiraz etti: "Aslında iyi olmasak sevme gücümüz nerden geliyor?"
Tanrı tam cevap vercekti ki, vazgeçip ayağa kalktı, arşivine doğru gitti. Cebinden gözlüklerini çıkarıp taktı ve yığınlarca şeyin içinden bir kağıt parçasını çıkardı, biraz yukarı kaldırıp "Işık, aydınlat!" buyurdu. Işık, kayıtsızca aydınlattı kağıt parçasını. "Sizlerden biri yazmış" diyerek gözlerini kıstı Tanrı ve okumaya başladı:
Konuşmayı öğretecekti Tanrı karga’ya:

"Sevgi" dedi. "Sevgi, de."
Karga ağzını açtı ve bir köpekbalığı indi denize,
Dibe doğru yol aldı, kendi derinliğini kavrayarak.
Hayır, hayır," dedi Tanrı, "Sevgi, de. Dene bir daha, SEVGİ."
Karga ağzını açtı ve bir karasinek, bir çeçesineği, bir sivrisinek
Fırlayıp uçtular aşağılara,
Her biri kendi pislik yuvasına doğru.

"Son bir kez deneyelim," dedi Tanrı. "haydi, SEVGİ."
Karga sarsıldı, ağzını açtı, öğürdü ve
Erkeğin gövdesiz dev başı
Yuvarlanıverdi dünyaya, fırıl fırıl gözleri,
Yakınan sesiyle

Ve Karga öğürdü yeniden, Tanrı kendini toparlayamadan
Ve kadının bacakarası kenetleniverdi boğazına erkeğin, sıktı.
Çimenlerin üstünde yuvarlandılar ikisi.
Tanrı araya girmeye çalıştı, sövdü, ağladı.
Suçlu suçlu uçup gitti Karga.(1)
                          (1 ted hughes)
(devam edcek..2)

Yunus'tan

...
Beni bende demen bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri.
...

Yunus Emre

Monday, 14. March 2005

tanrı, adva ve şeytan (1)

Tanrı çok kızgındı. Adva’yı huzuruna çağırttı. Adva insandı ve iki kişiydi. Korkuyla geldiler, diz çöküp beklediler. Öylece beklendi bir süre... Neden sonra şeytan gözüktü, ağır adımlarla yürüyüp Adva’nın arkasında durdu ve doğrudan Tanrı’nın gözlerinin içine bakarak sordu:
"Ne var, neden çağırdın bizi?"
Bilirsiniz... Tanrı’nın öfkesi görünmez ama bilinir. Oradaki herkes bildi öfkeyi.
"Sizi ben yarattım" dedi Tanrı, "ama pişmanım".
"O halde kendinden utan" diye cevapladı Şeytan. "Sen istedin diye varız, isteğin neyse sen de osun; bizi yoketmek mi istiyorsun? Öldür kendini o halde..."
Tanrı gözlerini Şeytan’dan kaçırdı, belli belirsiz mırıldandı: "Bilemiyorum, sanırım yapamadığım tek şey bu." Yavaşça Adva’ya eğildi: "ben sizlerin yaratıcısıyım siz de benim yokedicim. Siz yapabilirsiniz bunu."
Sonra sesi yükseldi, öfkeden çatallandı:
"Buyuruyorum: yok edin beni!"
Adva şaşkınlıkla birbirine baktı. Korkuyla konuştular (onlar korkmayı ve konuşmayı pek severdi):
"Ya diğerleri ne olacak? Kuşlar, böcekler, ağaçlar, bitkiler ve hayvanlar ve sular, taşlar, kumlar, ışık, gölge... yani dünya ve evren?"
"Onların bir kısmını zaten yokettiniz;" diyerek kestirip attı Tanrı. "Geriye kalanlar kendi hallerinde daha mutlu olacaklardır; ne de olsa, ben yokolunca siz de yokolmuş olacaksınız; yani Kozmos da yok olacak."
Adva ürperdiler: "Kaos?"
"Kaos…" dedi Tanrı… "Orda ne bana, ne de sizin gibi Kozmos üzerine Kozmos icat edenlere ihtiyaç yok… Belki böylesi daha iyi…"
Adva arkasında düşünceli düşünceli somurtan Şeytan’a dönüp: "Kaosta bize yer yok mudur?" diye telaşla sordular. Şeytan başını kaşıdı, toynaklarını tıkırdadıp boynuzlarını sıvazlayarak : "Sizin için hiç şans yok. Ama belki…." dedi ve sustu.
"Belki ne?" diye atıldılar Adva. "Söyle tanrı aşkına"
Şeytan tanrı aşkı lafını duyunca Adva’ya ters ters baktı ve "belki… siz değil, ama Havdem kaosun armonisine ayak uydurabilirler."
"Onlar da kim?" diyerek gözleri hırsla parladı Adva’nın…
"Onlar da kim?" diye gürledi Tanrı...

(devam edcek...)

Bir garibin mal beyani

- Avşa Adası'nda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen...
- gökyüzünde bi bulut...
- Bitlis'te beş minare...
- Kastomonu'da üç kasto...
- biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili...
- büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın üğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı...
- ıslıkla çalınabilen dört anonim türkü...
- Palandöken'de bir palan, iki döken...
- üç fayhattı...
- bi çarşamba,iki perşembe, üç cuma...
- dünyada mekan...
- ahirette iman...
- denizde kum...
- bi çuval gazoz kapağı...
- bi kibrit kutusu sigara izmariti...
- biri ingilizce altı adet küfür...
- yirmi tane boş laylon poşet...
- sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht...
- bi sürü saç sakal...
- üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank...
- bi ayakkabı çekeceği...
- üç don lastiği...
- yirmi adet ağaç gölgesi...
- bi sipor dalı...
- üç kuş kanadı sesi...
- bi sürü kedi köpek...
- bi marmara denizi...
- camına yaslanılıp seyredilen iki piliç çevirmeci...
- her akşam karıştırılan dört çöp bidonu...
- çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartıman zili...
- geceleri yatarken yorgan olarak kullanılan bi sürü gazete...
- nakit on beş lira...
- annne babadan kalma yarısı yaşanmış bi ömür.

Anonim ???

Sunday, 13. March 2005

Buyur burdan yak Anarsist efendi

Bir yerde dahi Fransa'da anarşist cem‘iyyetleri mukaddemleri pek küçük iken bi'l-âhire tevessü‘ ederek binyediyüzseksendokuz ve binsekizyüzkırksekiz ve nihâyet binsekizyüzyetmişbir seneleri ihtilâllerini meydana getirip çâr-aktâr-ı cihâna velvele-endâz-ı dehşet oldukları nazar-ı dikkate alınır ise şimdi Anadolu'daki ihtilâl ve daha doğrusu anarşist tarafdarlarının kılleti ihdâs-ı şûrişe mâni‘ olamayacağı ve anarşist fikri hemen her memleketde intişâr etmiş olduğundan, o yolda bir hareket vukû‘unda her tarafdan mu‘âvenet görüleceği cihetle cem‘iyyet-i fesâdiyye az zamanda kesb-i cesâmet edeceği ve binâ-berîn genç anarşistlerinin îcâb eden yerlerde icrâ-yı pend ve nasîhat ile tohum-efşân-ı fesâd olması lâzım geleceği dermiyân olunmuşdur

ARABESK...

Kentleşmeyle çok yakından ilgili bir sorun.
Yerlerinden yurtlarından kopup kentlere gelenler burada yeni bir kültür oluşturuyorlar.
Bu kişiler, bizim anladığımız anlamda ne işçidirler ne köylü ne de aydın. Büyük kalabalıklar oluşturuyorlar. Adeta yeni bir sınıf gibi.
Bu kitleler yeni bir müzik arıyor, kendilerine uygun bir müzik. Müzik'te alıcısına göre biçimleniyor. Arabesk bu oluşum içinde ortaya çıkıyor.
Gerçekte ne türkü ne de şarkı bu ezgiler, ama hem klasik türk müziğinin hem de halk müziğinin öğelerinden yararlanıyor. Ancak ikisininde yozlaşması olarak ortaya çıkıyor (beliriyor).
Arabesk ezgilerinin ana teması kadercilik. obür yandan yabancı etkilerde taşıyor; arap müziğinin orkestrasyonu, melodileri bu müziği biçimlendiriyor.
Belki burada bu kitlelerin batıdan çok doğulu bir kültüre yönelmek istemelerinin de rolü vardır.
Arabesklik toplumumuzda ve geleneklerimizde var.

Ara

 

Vesaire

Ç ç Ğ ğ İ ı Ö ö Ş ş Ü ü

»» Türk Harfleri Çevirmeni

»» Bize Ulaşın
»» RSS:Başlıklar

Arşiv

September 2025
Sun
Mon
Tue
Wed
Thu
Fri
Sat
 
 1 
 2 
 3 
 4 
 5 
 6 
 7 
 8 
 9 
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
 
 
 
 
 
 
 

Sıcağı sıcağına

https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
https://static.twoday.net/ yilmaz/images/DX07N_4UMAAC zhh.jpg
zehni - 9. Mar, 17:18
von Blogger zu Blogger
Würdest Du mir ein Interview geben? Ich schreibe unter...
ChristopherAG - 5. May, 01:06
Su akıyor ve ben gidiyorum...
Sonra fark ettim ki Su akıyor rüzgar esiyor Yağmur...
zehni - 15. Apr, 13:42
Sana..
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş...
zehni - 15. Apr, 13:32
Görenlere Aşk ola
Asik olan ummana düser vay vay vay Hayvan gelir insan...
zehni - 25. Dec, 16:15
İnek nasıl kaşınır?..
İNEĞİN köydeki Atatürk büstüne sürünmesi ve büstü devirip...
zehni - 26. May, 20:22
Takvimlerden haberin...
GECELER DÜŞMAN Söz - Beste : Adnan Ergil Takvimlerden...
zehni - 26. May, 20:19
DİNİ YİRMİ KURUŞA SATMAYANLAR
Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep...
zehni - 10. Apr, 12:48
UPANİŞADLAR
İnsanlığın en eski felsefe eserleri. 4000 yıl önce,...
zehni - 17. Mar, 18:20
YEM BORUSU
Görmüyoruz sanmayın içyüzünü işlerin, O doğru duruşların...
zehni - 14. Mar, 13:02

Users Status

You are not logged in.

Durum

Online for 7643 days
Last update: 15. Jul, 02:00

turkey




Get Firefox!
Get Thunderbird!

CiDDi CiDDi
FUCKUELTE HAYVANI
gayriciddi
KOESHEM
OKUMUSH CHOCUK
SHARKI ve SHIIR
ya$ayarak
Profil
Logout
Subscribe Weblog
development